Thursday, August 28, 2014

Çocuk Felci / Polio



Doktorumuzla Sohbetler

Çocuk Felci / Polio

Bugünkü söyleşimizde Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile çocuk felcinden (polio) bahsedeceğiz.

SD: Mehmet Eren Hocam, çocuk felci hakkında okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

MEY: Çocuk felci (polio) dünyanın birçok ülkesinde neredeyse adı unutulan, artık görülmeyen bir hastalık. Ancak, çocuk felci hala dünyanın bazı ülkelerinde mevcut ve özellikle beş yaşın altındaki çocukları etkilemeye devam ediyor.* Her iki yüz polio enfeksiyonundan birinde özellikle bacaklarda görülen felç meydana geliyor. 1/200 yüksek bir oran. Aynı zamanda, felç olan hastaların %5 - %10’unda solunum kasları da felç oluyor.* Çok üzücü bir durum.

SD: Çocuk felci hastalığı tamamen yok edilemez mi?

MEY: 1988 yılında polio yılda 350.000’den fazla kişiyi felç ediyordu*. 2013 yılında ise bildirilen sadece 406 polio olgusu var. Yani 1998’den 2013 yılına kadar çocuk felci olgularının sayısı %99’dan fazla azalmış. Bu çok sevindirici bir durum. Ancak, dikkat ederseniz olgu sayısı sıfır değil. Yani polio hala görülüyor. Öte yandan bu sayılar bildirilen olgulara ait. Dünyada mutlaka sağlık kuruluşlarına bildirilmeyen çocuk felci olguları da vardır. Aslında diğer birçok hastalıktan farklı olarak, çocuk felci tamamen yok edilebilir bir hastalık. Polio virüsünün üç çeşidi var. Bu üç çeşit virüsün hiçbiri insan vücudu dışında uzun süre yaşayamyor. Yani virüs bulaşabileceği aşısız bir insan bulamazsa ölüp gidiyor.

SD: Çocuk felci en çok hangi ülkelerde görülüyor?

MEY: Afganistan, Nijerya ve Pakistan’da.* Bu ülkelere seyahat eden okurlarımızın çocuk felci açısından dikkatli olmalarını öneririm.

SD: Çocuk felci aşısından da bahseder misiniz Mehmet Eren Hocam?

MEY: İki tür çocuk felci aşısı var. Biri oral (ağızdan alınan) polio aşısı diğeri de inaktive (etkisiz hale getirilmiş) edilmiş olan polio aşısı. Ağızdan alınan çocuk felci aşısını uygulamak çok kolay. Aslında bütün çocuklara çocuk felcine karşı aşı yapmak lazım. Bu sayede çocuk felci hastalığı yeryüzünden silinebilir.

SD: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

MEY: Rica ederim. Türkiye’ye başka ülkelerden göç eden insanların sayısı giderek artıyor. Diğer ülkelerden gelen insanların çocuk felci aşısı olup olmadığını, polio virüsü taşıyıp taşımadığını belirlemek çok zor. Bu yüzden okurlarımıza çocuk felcini (polio) hatırlatmak ve okurlarımızı çocuk felci aşısı hakkında bilgilendirmek istedim. Okurlarımıza çocuk felci (polio) hakkında merak ettiklerini doktorlarına sormalarını ve çocuklarına çocuk felci aşısını yaptırmalarını tavsiye ederim.

*WHO. Fact File. 10 Facts on Polio Eradication. Mart 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/polio/facts/en/)

Sunday, August 24, 2014

Antibiyotik Direnci




Antibiyotik Direnci

Bugünkü söyleşimizde Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile antibiyotik direncinden bahsedeceğiz. 

SD: Mehmet Eren Hocam, antibiyotik direnci nedir?

MEY: Bakteri, virüs ve bazı parazitler gibi küçük canlıların (mikroorganizma) antibiyotik, antiviral (virüs ilacı) ve antimalaryal (sıtma ilacı) gibi ilaçlara karşı direnç geliştirmesidir.* 

SD: Antibiyotik direnci gelişirse ne olur?

MEY: Şu anda kullandığımız ilaçlar, uyguladığımız tedaviler bir işe yaramaz, bulaşıcı hastalıklar devam eder ve başkalarına yayılır. 

SD: O zaman antibiyotik direnci çok ciddi bir konu.

MEY: Evet, antibiyotik direnci bütün dünyayı ilgilendiren çok ciddi bir konu. Son yıllarda mikroplara karşı kullanılan (antimikrobiyal) ilaçlara karşı dirençli küçük canlı (mikroorganizma) sayısında artış var. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uyarıyor: “Bir gün enfeksiyon hastalıkları (bulaşıcı hastalıklar) kontrol edilemeyecek hale gelebilir” diyor. **  Günümüzde ulaşım, ticaret ve turizm sayesinde, kolaylaştı. Bu sayede antibiyotiklere dirençli-hastalık yapan küçük canlılar da hızla dünyanın başka yerlerine yayılma imkanı buluyor.

SD: Antibiyotik direnci nasıl gelişiyor?

MEY: Antibiyotik direncini oluşturan en önemli sebep ilaçların yüksek veya düşük dozda yanlış kullanılması. Okurlarımız ilaçlarını mutlaka doktorlarının ve eczacılarının önerdikleri dozda zamanında almalılar. Aksi halde, ilaca karşı direnç geliştiren küçük canlılar (mikroorganizmalar) bunu bir sonraki kuşağa aktarıyorlar. Yani dirençli bir bakteriden oluşan diğer bir bakteri de ilaçlara karşı dirençli oluyor. 

SD: Hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan ilaçların da antibiyotik direncine yol açtığı doğru mu?

MEY: Evet, doğru. Dünya Sağlık Örgütü bu konuya da özellikle dikkat çekiyor. *** Hayvan yetiştiriciliğinde (mesela tavuk gibi kümes hayvanları yetiştirilirken) hayvanların büyümesini arttırmak ve hastalıkları önlemek için tedavi edici dozların altında antibiyotikler kullanılıyor. Bu da insanlara bulaşabilen dirençli mikroorganizmaların oluşmasına yol açıyor. 

SD: Antibiyotik direncine karşı başka ne önlemler alınabilir?

MEY: Hastanede yatan insanlarda dirençli mikroorganizmalar tespit edilebiliyor. Bu yüzden hastanelerde enfeksiyonların engellenmesine ve kontrolüne büyük önem vermek gerekiyor. 

SD: Pekiyi, birgün bütün antibiyotiklere karşı direnç gelişirse ne olacak?

MEY: İşte hepimizin en çok korktuğu durum da bu. Şu anda mevcut olan antimikrobiyallerin etkisi giderek azalıyor. Bir anda yeni ilaçlar üretmek de zor. Mikroorganizmalara karşı etkili olabilecek yeni ilaçlar için yeni fikirler bulmak lazım. Bu da zahmetli ve zaman alan bir iş. 

SD: Bu durumda antibiyotik direncine karşı okurlarımıza tavsiyeniz ne olur? 

MEY: Bu konuda her zaman okurlarımıza ayrıntılı bilgi vermeye gönüllüyüz. Ancak, okurlarımızın da gelecek kuşakları düşünerek yapması gerekenler var. Okurlarımız ilaçlarını mutlaka doktorlarının verdikleri dozda ve zamanda kullanmalılar. Okurlarımız hastalıkları, ilaçları ve ilaçlarının kullanımı hakkında bilgi almak istediklerinde lütfen doktorlarına başvurmaktan çekinmesinler. Doktorları kendilerine konu ile ilgili bilgi vermekten mutluluk duyacaktır.    


*World Health Organization (WHO). Fact File. 10 Facts on Antimicrobial Resistance. Nisan 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/antimicrobial_resistance/facts/en/)
** WHO. Fact File. 10 Facts on Antimicrobial Resistance. Nisan 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/antimicrobial_resistance/facts/en/index1.html)
*** WHO. Fact File. 10 Facts on Antimicrobial Resistance. Nisan2014. (http://www.who.int/features/factfiles/antimicrobial_resistance/facts/en/index5.html)

Astım

ASTIM


Doktorumuzla Sohbetler
Astım
Bugünkü söyleşimizde Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile astım hastalığından bahsedeceğiz. 
SD: Mehmet Eren Hocam okurlarımıza astım hakkında neler söylemek istersiniz?
MEY: Astım, tekrarlayan nefes darlığı ve hırıltılı solunum ataklarının olduğu süreğen (kronik) bir hastalıktır.* Her insanda bu astım ataklarının şiddeti ve sıklığı değişiklik gösterir. Belirtiler günde veya haftada birkaç kez ortaya çıkabilir. Bazı kişilerde semptomlar fiziksel aktivite esnasında veya geceleri daha da artabilir. Solunum yollarını daraltan tetikleyici sebepler bulunmazsa solunum yollarının daralması astım atağına ve hatta ölüme neden olabilir. Astım tetikleyicileri arasında soğuk hava, aşırı sinir veya aşırı korku gibi duygusal durumlar ve fiziksel egzersiz sayılabilir. 
SD: Astım ne sıklıkta görülüyor?
MEY: Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre dünyada 235 milyon insanda astım var.* Astım ülkelerin gelişmişlik seviyesinden bağımsız olarak bütün ülkelerde görülebiliyor. Ancak astım nedeniyle ölümlerin %80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Maalesef, Dünya Sağlık Örgütü gelecek 10 yıl içinde astımdan ölümlerin artacağını bildiriyor. 
SD: Bu kadar sık görülen ve hatta ölüme neden olabilen astım hastalığının tedavisi var mı?
MEY: Üzülerek söylüyorum ki astımı tamamen iyileştiren ve ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi henüz yok. Ancak, doğru teşhis ve hasta eğitimi ile astımın kontrolü sağlanıp tedavisi yapılabiliyor.* Devrek ve çevresindeki yerleşim yerlerinde maden ocaklarında çalışan birçok madenci yaşıyor. Kronik obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH) ve astım madencilerde sık görülüyor. Bu yüzden tekrarlayan nefes darlığı ve hırıltılı solunum şikayeti olan okurlarımızın doğru teşhis ve tedavi için mutlaka doktorlarına başvurmalarını tavsiye ediyoruz. 
SD: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. 
MEY: Rica ederim. Okurlarımıza sağlıklı ve mutlu günler dilerim. 

*World Health Organization (WHO).  Fact File. 10 Facts on Asthma. Mayıs 2011. (http://www.who.int/features/factfiles/asthma/asthma_facts/en/)

Thursday, August 21, 2014

Fenol İle Kıl Dönmesi Tedavisi


Hepatit E





HEPATİT E


Bugünkü söyleşimizde Devrek Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile Hepatit E’den bahsedeceğiz.

SD: Mehmet Eren Hocam, Hepatit A, B ve C’yi daha önce duymuştum ama Hepatit E diye bir hastalık olduğunu ilk defa sizden öğrendim.

MEY: Hepatit A, B ve C’nin yanısıra Hepatit D ve E de var. Hepatit E temiz içme suyunun olmadığı yerlerde kirli sular ile bulaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada her yıl 20 milyon insana Hepatit E bulaşıyor. Söz konusu 20 milyon kişinin 3 milyonunda karaciğer hastalanıyor ve her yıl yaklaşık 56.000 kişi hayatını kaybediyor.*

SD: Hepatit E kirli sulardan nasıl bulaşıyor?

MEY: Hepatit E taşıyan biri tuvaletten çıktıktan sonra ellerini iyice yıkamadan içme suyu ile temas ederse veya temiz içme suyuna birinin gaytası (büyük abdest) bulaşırsa Hepatit E su ile taşınarak diğer insanlara bulaşır.

SD: Hepatit E’nin bulguları nelerdir?

MEY: Hepatit E en çok 15-40 yaş arasında görülüyor.* Hepatit E’nin gözlerde ve deride görülen sarılık, idrar renginin koyulaşması, iştahsızlık, karın ağrısı, kusma ve ateş gibi beliritileri var. Bu tür şikayetleri olan okurlarımıza mutlaka doktorlarına başvurmalarını öneririm. Ancak burada özellikle vurgulamak istediğim bir nokta var. Hepatit E özellikle hamile kadınlar için çok tehlikeli bir hastalık. Özellikle hamileliğin son aylarında Hepatit E yüzünden hayatını kaybeden kadınlar var. Ayrıca, Hepatit E virüsü hamile annenin karnındaki çocuğa da geçebiliyor. Bu yüzden, hamile kadınların Hepatit E hakkında doktorlarından bilgi almalarını öneririm.

SD: Hepatit E’nin tedavisi var mı?

MEY: Hepatit E’ye özel bir tedavi yok. Onun için Hepatit E’den korunmak lazım. İçilen suyun temiz olmasına, tuvaletten sonra ellerin özenle yıkanmasına, içme ve kullanma suyuna gayta bulaşı olmamasına dikkat etmek gerekiyor.

SD: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Bundan sonra özellikle hamile okurlarımızın Hepatit E konusunda daha hassas olacağını düşünüyorum.

MEY: Rica ederim. Bir sonraki söyleşimizde yine güncel sağlık sorunlarına değineceğiz. Okurlarımız sorularını “doctormehmeteren@yahoo.com” e-posta adresine iletebilirler. Okurlarımızın sorularını Pazartesi ve Cuma günleri “Sağlık Köşesi” ve” Doktorumuzla Sohbetler” başlıkları altında cevaplamaktan büyük mutluluk duyacağız.


*World Health Organization. 10 facts on hepatitis E. Temmuz 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/hepatitis-e/en/)

Monday, August 18, 2014

Verem / Tüberküloz

Doktorumuzla Sohbetler

Verem

Bugün Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile söyleşimizi verem (tüberküloz) hakkında yapacağız.

SD: Mehmet Eren Hocam, bugünkü söyleşimizde özellikle veremden bahsetmek istediğinizi belirttiniz, nedenini sorabilir miyim?

MEY: Tüberküloz yani verem önlenebilen, bulaştığında da  tedavi edilebilen bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2012 yılında dünyada 8.6 milyon insan vereme yakalanmış.* Aynı yıl 1.3 milyon kişi de veremden dolayı hayatını kaybetmiş. Böylesine sık görülen ancak önlenmesi ve tedavisi mümkün olan bir hastalık hakkında okurlarmıza bilgi vermek istedim.

SD: 1.3 milyon çok büyük bir sayı. Veremden hala bu kadar çok sayıda insanın öldüğünü öğrenmek çok üzücü.

MEY: Evet, çok üzücü. Veremden ölümlerin %95’i düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Ayrıca, 15-44 yaş grubundaki kadınlarda en sık görülen ölüm nedenlerinden biri.*

SD: Önceki söyleşilerimizde şeker hastalığına ve kansere bağlı ölümlerin çoğunlukla düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleştiğinden bahsetmiştiniz. Demek ki bu gruba veremi de eklemek gerekecek.

MEY: Çok haklısınız, hafızanız gerçekten çok kuvvetli. Verem en çok düşük ve orta gelirli ülkelerde görülürken, bu durumdan en çok çocuklar etkileniyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2012’de 74.000 çocuk veremden ölmüş. Daha da acısı, dünyada yetişkinlerin veremden ölmesinden dolayı öksüz/yetim kalan 10 milyon çocuk var.*

SD: 1.3 milyon kişinin veremden öldüğünden bahsetmiştiniz, şimdi ise 10 milyon çocuğun veremden dolayı annesiz/babasız kaldığından bahsediyorsunuz.

MEY: Evet, verem ciddi bir hastalık. Ancak, verem ile savaşta başarılı olan ülkeler de var. Mesela Çin, 1990’dan bu yana veremden ölenlerin sayısını %80 azaltmayı başarmış*. Fakat veremi tamamen yok edebilen bir ülke henüz yok.

SD: Mevcut verem ilaçlarına dirençli verem vakaları olduğu doğru mu?

MEY: Maalesef, doğru. 2012’de 450.000 verem hastasında mevcut verem ilaçlarına karşı direnç saptanmış. Ancak, dünyada  sevindirici gelişmeler de var. 1995 yılından beri dünyada 56 milyon verem hastası başarı ile tedavi edilmiş.* İşte bu yüzden, okurlarımıza doktorlarına başvurmalarını, doktorlarından verem hakkında bilgi almalarını ve verem taramalarını yaptırmalarını tavsiye ediyoruz. Bu sayede verem önlenebilir ve tedavisi yapılabilir. 



*WHO. Fact File. 10 Facts About Tuberculosis. Mart 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/tb_facts/en/)












Thursday, August 14, 2014

Devrek Devlet Hastanesi’nde Fıtık Ameliyatlarının Yapılmasına Tekrar Başlandı

Devrek Devlet Hastanesi’nde Fıtık Ameliyatlarının Yapılmasına Tekrar Başlandı

                Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel muhabirimiz Serdar Davulcu’ya Devrek Devlet Hastanesi’nde göbek ve kasık fıtığı ameliyatlarının yapılmasına tekrar başlandığı bilgisini verdi. Göbek ve kasık fıtığı ameliyatlarının yapılmasında polipropilen mesh adı verilen yama kullanıldığını belirten Dr. Yüksel, bu sayede fıtık onarımı sonrası nükslerin en aza indirildiğini belirtti. Göbek veya kasık fıtığı şikayeti olan hastaların öncelikle muayene edilmesi gerektiğini belirten Dr. Yüksel, karın içi basıncı arttıran aşırı kilo, prostat büyümesi ve kabızlık gibi durumlarda öncelikle bu sorunların giderildiğini ve daha sonra fıtık ameliyatının gerçekleştirildiğini belirtti. 

Sigara




SİGARA

Bugünkü söyleşimizde tütün kullanımının zararlarını ayrıntılı olarak incelemek istedik. Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile sigaranın zararları hakkında yaptığımız söyleşiyi beğenilerinize sunuyoruz.

SD: Mehmet Eren Hocam, sizinle kanser hakkında yaptığımız söyleşinin çok ilgi çektiğini düşünüyorum. Okurlarımıza aydınlatıcı bilgiler verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.

MEY: Rica ederim. Okurlarımızı bilgilendirebildiysek ne mutlu bize. Ancak, unutulmamalı ki okurlarımız en doğru bilgiyi her zaman doktorlarından almalılar. Okurlarımız sorunlarını ve merak ettiklerini doktorları ile paylaşırlarsa doktorları onlara mutlaka yardımcı olacaktır.

SD: Geçen haftaki söyleşimizde kanserden bahsetmiştik. Tütün kullanımının önüne geçilebilirse birçok insanın kanserden korunabileceğinden ve tütün kullanımının dünyada kansere bağlı ölümlerin %22’sinden sorumlu olduğundan bahsetmiştik. Bu yüzden okurlarımıza sigara içmemelerini ve sigara içilen ortamlardan uzak durmalarını tavsiye etmiştik. İsterseniz bu konuyu biraz daha açalım.

MEY: Tütün kullanımı her yıl dünyada beş milyondan fazla insanın ölmesine neden oluyor.* Bu sayı AIDS, verem ve sıtma gibi hastalıkların yol açtığı ölümlerden bile daha fazla. Ancak, özellikle dikkat çekmek istediğim nokta kendisi tütün ürünleri içmediği / kullanmadığı halde tütün ürünleri (mesela sigara dumanı) yüzünden hayatını kaybedenler. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2009 yılında yayınladığı raporda tütün kullanımından kaynaklanan hastalıklardan ölen her on kişiden birinin kendi sigara içmediği halde sigaradan etkilendiği için hayatını kaybettiğini belirtti.* 1/10 : Bu çok yüksek bir oran.

SD: Çok haklısınız Mehmet Eren Hocam. Bir kişinin, kendisi sigara içmediği halde sigaraya maruz kalmasından dolayı ortaya çıkan hastalıklardan ölmesi çok üzücü.

MEY: Sigara gibi nargile de bir tütün ürünü. Onu da unutmamak lazım. Nargile de sağlığa zararlı. Zaten, tütün dumanının şu kadarının üstü sağlığa zararlıdır gibi belirli bir limit yok. Başkalarının içtiği tütün ürünlerinden etkilenmemek ve hastalanmamak için yapılması gereken tamamen tütün (sigara - nargile vb)  dumanından arındırılmış alanlar oluşturmak.

SD: Hamile kadınların da sigara içilen ortamlardan uzak durması gerekli, değil mi Mehmet Eren Hocam?

MEY: Çok doğru. Dünyada her yıl 600.000 bebek, anneleri hamilelikleri esnasında sigara dumanına maruz kalmış olduğundan, tam olarak gelişemeden erken yani prematüre doğuyor.* Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal madde var. Bu kimyasal maddelerin 50’den fazlasının kansere yol açtığı biliniyor.

SD: Sigara dumanı erişkinlerde ne tür hastalıklara yol açıyor?

MEY: Hem sigara içenlerde hem de sigara dumanından etkilenenlerde kalp-damar hastalıkları ve solunum yolları hastalıkları görülüyor. Ayrıca sigara akciğer kanserinin en önemli nedeni.

SD: O zaman sigara içilen yerlerde sigara içilmeyen alanlar oluşturmak sigara dumanının zararlarından korunmak için faydalı olur mu?

MEY: Dünya Sağlık Örgütü’nün 2009 yılında yayınladığı rapordan bahsetmiştik. O raporda sigara içilen ve sigara içilmeyen diye ayrılan alanların, iki alan arasında kapılı kapılar olsa da, havalandırma da olsa, bir işe yaramadığı belirtilmiş. Yani sigara dumanı mutlaka etrafa yayılıyor. Sigara dumanından korunmanın tek yolu sigara içilmesinin kesinlikle yasak olduğu alanlar oluşturmak. Başka türlü sigara dumanının zararlı etkilerinden korunmak mümkün değil.

SD: Bu konudaki hassasiyetinizi anlıyorum.

MEY: Bu konuda bütün toplumun hassas olması gerekiyor. Özellikle çocukların sigara dumanının zararlı etkilerinden korunması gerekiyor. Dünyada çocukların %40’ı düzenli olarak evde sigara dumanına maruz kalıyor. Diğer bir deyişle normalde sigara içmeyen her yüz çocuktan kırkı evde zorunlu olarak sigara içmek zorunda bırakılıyor. Daha da ilginç olan nokta, evde sigara dumanına maruz kalan çocuklar sigara dumanına maruz kalmayan çocuklara göre iki kat daha fazla oranda sigara içmeye başlıyor. Yani, sigara içilen bir evde büyüyen çocuğun ileride sigara içen bir birey olma ihtimali daha yüksek.

SD: Sigara içip de sigarayı bırakmak isteyen okurlarımıza ne tavsiye edersiniz?

MEY: Sigarayı bırakmak isteyen okurlarımıza seve seve yardımcı olmak isteriz. Bu bir ekip çalışması. Devrek Devlet Hastanesi’nde bu konuda okurlarımıza yardımcı olabilecek psikolog arkadaşımız da mevcut. Her konuda olduğu gibi bu konuda da okurlarımıza her türlü tıbbi desteği vermeye hazırız.



*World Health Organization. Fact File. 10 Facts on Second-Hand Smoke. Aralık 2009. (http://www.who.int/features/factfiles/tobacco/tobacco_facts/en/)




Monday, August 11, 2014

Aşırı Şişmanlıkta Cerrahi Tedavi




Sağlık Köşesi
Aşırı Şişmanlıkta Cerrahi Tedavi
                4.8.2014 tarihli Sağlık Köşesi’nde aşırı şişmanlıktan/obeziteden bahsetmiştik. Birçok okurumuz kendi vücut kitle indekslerini hesapladıklarını ve yayınlanan tabloyu kullanarak aşırı şişman olup olmadıklarına baktıklarını ifade ettiler.* Bugünkü Sağlık Köşesi’nde ise aşırı şişmanlık tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemlerden olan laparoskopik sleeve gastrektomi, laparoskopik ayarlanabilir gastrik bant ve Roux-en-Y gastrik bypass’tan bahsedeceğiz.
                Eylül 2011’de Amerikan Cerrahlar Birliği (American College of Surgeons) laparoskopik gastrektominin morbiditesinin ve etkinliğinin bant ve bypass yöntemleri arasında olduğuna dair ilk raporunu yayınladı.** Bu çalışmada laparoskopik sleeve gastrektominin etkinlik ve güvenlik açısından diğer yöntemlerle karşılaştırıldığını ve söz konusu prospektif (ileriye dönük) çalışmanın Temmuz 2007-Eylül 2010 tarihleri arasında 109 hastaneden 28.616 hasta ile yapıldığını bildirdiler. Hastaların 30 günlük, 6 aylık ve 1 yıllık sonuçlarının (morbidite, mortalite, tekrar hastaneye yatış, operasyon tekrarı, vücut kitle indeksinde azalma) değerlendirildiğini belirttiler. Sonuç olarak vücut kitle indeksindeki azalmaya en çok sırasıyla açık veya kapalı yapılan Roux-en-Y gastrik bypass’ın, daha sonra laparoskopik sleeve gastrektominin ve laparoskopik gastrik bantın yol açtığını ilan ettiler. Ayrıca her üç cerrahi yöntemin de diabeti (şeker hastalığını), hipertansiyonu (tansiyon yüksekliğini), uyku apnesini (uykuda nefessiz kalmayı), hiperlipidemiyi (kan yağlarının fazlalığını) ve gastroözofagial reflü hastalığını azalttığını belirttiler.
                Ancak, Aralık 2013’te Cerrahi Yıllıkları Dergisi’nde (Annals of Surgery) “Obezite Cerrahisi  Sonrası Kolorektal Kanser Riski Artmaktadır” başlıklı makale yayınlandı.*** İsveç Karolinska Enstitüsü’nden Derogar ve arkadaşları 1980-2009 yılları arasında retrospektif (geriye dönük) kayıtlara dayalı kohort çalışmalarında obezite cerrahisi geçirmiş hastalarda uzun dönemde kolorektal kanser (bağırsak kanseri) gelişme riskini araştırdıklarını ve çalışmada takip edilen obezite cerrahisi geçirmemiş 62.016 hastanın 373’ünde(standartlaştırılmış insidans oranı SIR:1.26), obezite cerrrahisi geçirmiş 15.095 hastanın 70’inde(standartlaştırılmış insidans oranı SIR:2) kolorektal kanser saptandığını belirttiler. Bu sonuçlara göre obezite cerrahisinin zaman geçtikçe kolorektal kanser riskini arttırabileceğini iddia ettiler.  
                Amerikan Cerrahlar Birliği’nin çalışmasının sonuçları aşırı şişmanlık ameliyatlarının hastalara kilo verdirmesinin yanısıra hastaların diğer hastalıklarını da (diabet, hipertansiyon,uyku apnesi, hiperlipidemi, gastroözofagial reflü) tedavi etmesi açısından yüz güldürücüdür. Ancak, Derogar ve arkadaşlarının aşırı şişmanlık ameliyatlarının bağırsak kanseri riskini arttırabileceği yönündeki iddiaları da düşündürücüdür.
                Yukarıda bahsettiğimiz çalışmaların ve tartışmaların ışığında, Türkiye’de ve dünyada aşırı şişmanlık şikayeti olan insanların sayısı arttıkça, aşırı şişmanlığın kontrolü ve tedavisi için yapılan çalışmaların da giderek artacağı görülüyor. Aşırı şişmanlık tedavisi ile ilgili güncel yaklaşımlar ve tartışmalar hakkında okurlarımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz.  

*Hatırlatma: “Kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesinden (kg/m2) ortaya çıkan sayı vücut kitle indeksi olarak adlandırılıyor. Dünya Sağlık Örgütü vücut kitle indeksi 25’in üzerinde olanları şişman, vücut kitle indeksi 30 ve üstünde olanları ise aşırı şişman (obez) olarak kabul ediyor.” Soru: Siz de vücut kitle indeksinizi (kg/m2) hesapladınız mı?
**Matthew M. Hutter, MD, MPH, Bruce D. Schirmer, MD., Daniel B. Jones, MD., Clifford Y. Ko, MD., Mark E. Cohen, PhD., Ryan P. Merkow, MD., Ninh T. Nguyen, MD. First Report from the American College of Surgeons -- Bariatric Surgery Center Network: Laparoscopic Sleeve Gastrectomy has Morbidity and Effectiveness Positioned Between the Band and the Bypass. Ann Surg. Sep 2011; 254(3): 410–422.
***Derogar M, Hull MA, Kant P, Östlund M, Lu Y, Lagergren J. Increased risk of colorectal cancer after obesity surgery. Ann Surg. 2013 Dec;258(6):983-8.

Not: Yukarıdaki metin okurları bilgilendirme amacıyla yazılmış olup, herhangi bir hastalığı tedavi amacı içermemektedir. Okurların mutlaka doktorlarının tavsiyelerine uymaları ve yalnızca doktorlarının reçete ettikleri ilaçları kullanmaları önerilir. 

Friday, August 08, 2014

Kanser



KANSER

Kanser çağımızın hastalığı. Çevremizdeki birçok kişiye ya kanser teşhisi kondu ya da tanıdığımız / sevdiğimiz birçok kişi kanserden vefat etti. Bu yüzden bugünkü söyleşimizde Devrek Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Eren Yüksel ile kanserden bahsedeceğiz.

SD: Mehmet Eren Hocam, kaç çeşit kanser var?

MEY: 100’den fazla kanser çeşidi var*.

SD: Kanserden ölenlerin sayısı giderek artıyor mu?

MEY: Bu soruya kesin bir cevap vermek çok zor. Çünkü teknoloji geliştikçe kanser teşhisi konulan hasta sayısı da giderek artıyor. Eskiden bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi ileri görüntüleme yöntemleri olmadığı için muhtemelen birçok kanser vakası atlanıyordu / gözden kaçıyordu. Teknoloji gelişip de daha önce saptanamayan kanser vakaları teşhis edilebildiği için göreceli olarak toplumda kanserin görülme sıklığı arttı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 2008 yılında dünyada 7.6 milyon kişi kanserden ölmüş*. Bu sayı dünyadaki tüm ölümlerin %13’ünü oluşturmuş.

SD: Daha önceki söyleşimizde şeker hastalığından ölümlerin %80’inin düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleştiğini söylemiştiniz. Kanserde de böyle bir durum söz konusu mu?
MEY: Çok dikkatlisiniz. Maalesef kanserden de ölümlerin yaklaşık %70’i düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor.

SD: Erkeklerde en sık görülen kanserler hangileri?

MEY: Erkeklerde görülme sıklığına göre en çok akciğer, mide, karaciğer, bağırsak (kolorektal) ve yemek borusu (özofagus) kanseri görülüyor.

SD: Kadınlarda en sık hangi kanser türleri görülüyor?

MEY: Kadınlarda sırasıyla en sık meme, akciğer, mide, bağırsak ve rahim ağzı (servikal) kanseri görülüyor.

SD: Kanser önlenemez mi?

MEY: Tütün kullanımının önüne geçilebilirse birçok insan kanserden korunabilir. Tütün kullanımı dünyada kansere bağlı ölümlerin %22’sinden sorumlu. Bu yüzden okurlarımıza sigara içmemelerini ve sigara içilen ortamlardan uzak durmalarını tavsiye ediyoruz. Sağlıklı beslenmek ve fiziksel olarak aktif olmak da kanserden koruyabiliyor. Öte yandan, meme kanseri, rahim ağzı kanseri ve bağırsak kanseri erken teşhis edilip de tedaviye başlanırsa hastalar tamamen iyileşebiliyorlar.

SD: Virüslerin de kanser yaptığı doğru mu?

MEY: Evet, doğru. İnsan papilloma virüsü (HPV) rahim ağzı kanserine ve Hepatit-B virüsü (HBV) karaciğer kanserine yol açabiliyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kansere bağlı ölümlerin %20’si HBV ve HPV’ye karşı yapılan aşılar ile engellenebiliyor. İsterseniz başka bir söyleşimizde HPV ve Hepatit-B aşılarına da değinebiliriz.

SD: Çok seviniriz Mehmet Eren Hocam. Aşılardan mutlaka bahsedelim. Bir sorum daha var müsaade ederseniz. Kanser ağrısı önlenebiliyor mu?

MEY: Bu konuda birçok hastamıza yardımcı olmaya ve hastalarımızın ağrılarını dindirmeye çalışıyoruz. Ağrının kontrolü ve ağrının dindirilmesi için okurlarımıza mutlaka doktorlarından bilgi ve yardım almalarını öneririz.

SD: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

MEY: Rica ederim. Kanser teşhisi konulan ve/veya kanser ağrısı çeken okurlarımız yalnız olmadıklarını bilsinler. Biz Türk tıp doktorları hep onların yanındayız. Tedavilerinin yapılmasının yanı sıra ağrılarının dindirilmesi için de kendilerine her zaman yardımcı olmak isteriz.

*WHO. Fact File. 10 Facts on Cancer. Ocak 2013. (http://www.who.int/features/factfiles/cancer/facts/en/)
 — Serdar Davulcu ve Mehmet Eren Yüksel.



Monday, August 04, 2014

Aşırı Şişmanlık Obezite

AŞIRI ŞİŞMANLIK / OBEZİTE

                Aşırı şişmanlık (obezite) Türkiye’de ve dünyada hızla yayılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün mayıs 2014’te yayınladığı verilere göre her yıl dünyada en az 2.8 milyon insan şişman veya aşırı şişman olmanın sonuçlarına bağlı olarak hayatını kaybediyor*. Eskiden üst gelir grubundaki ülkelerde görülen aşırı şişmanlık artık orta ve alt gelir grubundaki ülkelerde de görülüyor.
                Aşırı şişmanlık sağlığı bozabilecek şekilde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanıyor. Aşırı şişmanlığı tanımlamak ve sınıflandırmak için en sık kullanılan yöntem ise vücut kitle indeksini hesaplamak. Kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesinden (kg/m2) ortaya çıkan sayı vücut kitle indeksi olarak adlandırılıyor. Dünya Sağlık Örgütü vücut kitle indeksi 25’in üzerinde olanları şişman, vücut kitle indeksi 30 ve üstünde olanları ise aşırı şişman (obez) olarak kabul ediyor.
Normal
18.5 - 24. 9
Şişman
≥25
Aşırı Şişman / Obez
≥30
Aşırı Şişman Sınıf 1
30-34.9
Aşırı Şişman Sınıf 2
35-39.9
Aşırı Şişman Sınıf 3
≥40
Vücut Kitle İndeksi Sınıflaması**
                Çocuklarda görülen aşırı şişmanlık da hızla yayılıyor. Şişman çocukların büyüdüklerinde aşırı şişman olma ihtimalleri de yüksek. Ayrıca aşırı şişman çocuklarda zayıf çocuklara göre daha erken yaşlarda şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları görülüyor.
                Aşırı şişmanlık genellikle alınan ve harcanan kalorilerin arasındaki dengesizlikten kaynaklanıyor. Yüksek kalorili yiyecekler tüketilmesine rağmen yeterli fiziksel aktivitede bulunulmazsa  kilo artışı kaçınılmaz oluyor. Düzenli spor yapmak (mesela günde yarım saat yürüyüş yapmak), yağlı yiyeceklerden kaçınmak, meyve-sebze yemek, şeker ve tuz kullanımını kısıtlamak aşırı şişmanlığı engelleyebiliyor. Ancak bazı aşırı şişmanlarda bütün bu önlemlere rağmen istenilen sonuçlar elde edilemiyor. Böyle durumlarda aşırı şişmanlığın tedavisi için cerrahi yöntemlere başvuruluyor. Bir sonraki yazımızda aşırı şişmanlık tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemlerden bahsedeceğiz.
*WHO. 10 Facts on Obesity. Mayıs 2014. (http://www.who.int/features/factfiles/obesity/en/)

**WHO. Fact File. 10 Facts On Obesity. Mayıs 2014 (http://www.who.int/features/factfiles/obesity/facts/en/)