Saturday, September 05, 2020

Do patients with pilonidal disease prioritize better cosmetic outcome over recurrence risk?

Haliç Üniversitesi 1. Ulusal Kadın Sağlığı Kongresi, 12.Eylül.2020

http://ulusalkadinsagligikongresi.halic.edu.tr/tr/bilimsel-program 

Poster

Pilonidal hastalığı olan bireyler nüks riskinden ziyade daha iyi kozmetik sonuçlara mı önem veriyor? Ön sonuçlar

Giriş

Pilonidal hastalık, akut abse, persistan akıntı, kıllar, sinüs açıklıkları, subkutan sinüs traktları ve skar dokusu ile karakterize kronik bir hastalıktır. Genel popülasyonda görülme sıklığı %0-%5 olup, hastaların çoğu 15-30 yaş arasındadır. Eksizyon ve primer kapama pilonidal hastalığın tedavisinde kullanılan, intergluteal sulkusta lineer bir skar bırakan, yüksek nüks oranı olan orta hat kapatma tekniğidir. Bununla birlikte, modifiye Limberg flep tekniği, gluteal bölgede z şeklinde bir cerrahi skar bırakır ve nispeten düşük (%0-%7.4) nüks oranına sahiptir. Bu nedenle pilonidal hastalığı olan bireylerin, ameliyat öncesi her iki girişimin kozmetik sonuçları ve nüks oranları açıklandıktan sonra, hangi tekniği tercih edeceklerini sorguladık.

Materyal ve Metod

Ocak 2018-Temmuz 2019 tarihleri ​​arasında, primer pilonidal hastalığı olan 19 hasta (15 erkek, 4 kadın), eksizyon+primer kapama sonrası nüks olan 4 hasta (3 erkek, 1 kadın) ve eksizyon+modifiye Limberg flep tekniği sonrası nüks eden 2 hasta (1 erkek, 1 kadın) cerrahi müdahale öncesinde kozmetik sonuçlar ve nüks oranları açısından eksizyon+primer kapama ve modifiye Limberg flep teknikleri hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirildi. Tercih edilen cerrahi teknik ve hastanın bu tekniği seçmesinin nedeni kaydedildi.

Bulgular

10 hasta (7 erkek+3 kadın) daha az ameliyat izi bırakması nedeniyle eksizyon ve primer kapamayı tercih ederken, 15 hasta (12 erkek+3 kadın) nüks riski daha az olan modifiye Limberg flep tekniğini tercih etti. Evlenmemiş olan üç kadın hasta evlilik öncesi daha az ameliyat izi istedikleri için kesinlikle eksizyon ve primer kapama tekniğini tercih edeceklerini belirtti. Daha önce herhangi bir komplikasyon olmaksızın primer eksizyon ve kapama ameliyatı geçirmiş bir akrabası veya arkadaşı olan dört erkek hasta aynı cerrahi işlemi yaptırmak istedi. Pilonidal cerrahisi başarısız olan tüm hastalar (yara enfeksiyonu sonrası iyileşmeyen yara veya nüks), kozmetik sonucu tartışmadan bile daha düşük nüks oranı nedeniyle modifiye Limberg flep ameliyatını tercih etti.

Sonuç

Primer pilonidal hastalığı olan erkek hastaların çoğu ve rekürren pilonidal hastalığı olan erkek hastaların hepsi nüks ihtimali daha az olan modifiye Limberg flep yöntemini tercih etti. Eksizyon ve primer kapama tekniği daha yüksek nüks oranına sahip olmasına rağmen, evli olmayan kadın hastalar primer pilonidal hastalığın tedavisinde nüks riskindense daha iyi kozmetik sonuca öncelik verdiler. Ancak, pilonidal cerrahisi sonrası nüks görülen tüm kadın hastalar, nüks oranının daha düşük olması nedeniyle, modifiye Limberg flep tekniğini tercih ettiler. Bu verilerin ışığında primer pilonidal hastalığı olan kadın hastalar nüks riskinden ziyade daha iyi kozmetik sonuçlara önem verirken, rekürren pilonidal hastalığı olan tüm bireyler daha düşük nüks ihtimali olan operasyon yöntemini tercih etmiştir. Ancak daha büyük bir örneklem kümesi ile çalışılması istatistiksel olarak anlamlı sonuçlara ulaşılmasını sağlayacaktır.

 Anahtar Kelimeler: Modifiye Limberg, nüks, pilonidal hastalık, primer eksizyon

Do patients with pilonidal disease prioritize better cosmetic outcome over recurrence risk? Preliminary results

Introduction

Pilonidal disease is characterized by acute abscess, persistent discharge, hair, pilonidal pits, subcutaneous sinus tracts and scar tissue. Its incidence in the general population is 0-5%, and most of the patients are between the ages of 15-30. Excision and primary closure is a midline closure technique, which leaves a linear surgical scar in the intergluteal sulcus with a high recurrence rate, for the treatment of pilonidal disease. Nevertheless, modified Limberg flap technique leaves a z-shaped surgical scar on the gluteal region with a relatively low (0%-7.4%) recurrence rate. Therefore, we questioned the patients with pilonidal disease prior to surgery, which technique they would prefer after the explanation of cosmetic outcomes and recurrence rates of both interventions.

Materials and Methods

Between January 2018-July 2019, 19 patients (15 male, 4 female), who had primary pilonidal disease and 4 patients (3 male, 1 female) with failed pilonidal surgery after excision+primary closure, and 2 patients (1 male, 1 female) with recurrence after excision+modified Limberg flap surgery were informed about excision+primary closure and modified Limberg flap techniques in detail about the cosmetic outcomes and recurrence rates prior to surgical intervention. The preferred surgical technique and the reason why the patient chose that technique were noted.

Results

10 patients (7 male+3 female) who were in favor of less surgical scar preferred excision and primary closure while 15 patients (12 male+3 female) patients who preferred less recurrence were in favor of modified Limberg flap technique. Three female patients who were unmarried stated that they would definitely prefer excision and primary closure technique as they wanted less surgical scar before marriage. Four male patients, who had a relative or a friend who had had previous primary excision and closure surgery without any complications, wanted to undergo the same surgical procedure. All of the patients with failed pilonidal surgery (non-healing wound after wound infection or recurrence) preferred modified Limberg flap surgery due to its lower recurrence rate, even without discussing the cosmetic outcome. 

Conclusion

Most of the male patients with primary pilonidal disease and all of the male patients with recurrent pilonidal disease preferred the modified Limberg flap method, which was less likely to recur. Despite the fact that excision and primary closure technique had higher recurrence rate, unmarried female patients prioritized better cosmetic outcome over recurrence risk for the treatment of primary pilonidal disease. Nevertheless, all of the female patients with failed pilonidal surgery preferred the modified Limberg flap technique due to its lower recurrence rate.

In the light of these information, female patients with primary pilonidal disease emphasized better cosmetic results rather than the risk of recurrence, while all individuals with recurrent pilonidal disease preferred the surgical technique with a lower probability of recurrence. However, further studies with a larger patient population will provide statistically significant results.

Keywords: Modified Limberg, pilonidal disease, primary excision, recurrence



No comments: